|
|
Yazar | Mesaj |
---|
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Ptsi 17 Mayıs - 18:01 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =)Rezonans Nedir? Rezonansa Dikkat Edilmez İse Neler Olabilir?Rezonans Belirli bir frekansta titreşen bir sistemin, aynı frekanstaki dış titreşimin tesirinde kalarak yüksek genlikle titreşmesi olayı. Fiziki sistemlerde dıştaki uyarıcının tesiriyle titreşen cisimler, uyarıcı etkisini kaldırdığı taktirde genliğini yavaş yavaş küçülterek sıfıra indirir. Bu olaya sönümlenme denir. Titreşen cismin birim zamandaki (1 sn) titreşim veya salınım sayısına frekans, bir salınım süresine de peryot adı verilir. Denge haliyle en uzaktaki konum arasındaki mesafeye genlik (amplitüd) denir. Titreşen cisimlerin normal frekanslarına tabii frekans da denebilir. Rezonans sırasında uygulanan kuvvet sürekli olursa bu hal titreşen sistem için tehlikeli olabilir. Bu bir köprü ise yıkılabilir. Tarihte rezonans sonucu yıkılan köprü örnekleri mevcuttur. Bunlardan biri; Fransa'da Sen Nehri üzerinde bulunan bir asma köprüden uygun adımlarla geçen askerler, köprüyü titreştirmeye başlamış ve köprü titreşim frekansı ile askerin adımları vuruş kuvveti uygun düşünce köprü yıkılmış, asker suya dökülmüştür. Bu tarihten çok önceki yıllarda Osmanlı askerinin köprülerden geçerken serbest (adi) adımlarla geçtiği literatürlere geçmiş bir gerçektir. İkinci olay Amerika'da Washington'daki Tacoma Narrows Köprüsünün titreşim frekansının rüzgarın frekansına eşit olunca, rezonansa geçerek yıkılma hadisesidir. Çağdaş teknoloji, asma köprülerin rezonans sonunda yıkılmaması için frekans değiştirici geçer kütleleri asma köprülere ilave etmeyi ihmal etmemiştir. |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Salı 18 Mayıs - 20:49 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =)Buz Hokeyi İlk Nerede Çıkmıştır?Oyuna ilk defâ Kanada’da başlanmış, Amerika ve Avrupa’ya yayılmıştır. Bugün pekçok ülkede oynanmaktadır. 61 x 30.50 m buz alan üzerinde biri kaleci olmak üzere 6 kişilik iki ekip hâlinde on beş veya yirmi dakikalık üç devre hâlinde oynanır. Her ekibin dört de yedek oyuncusu vardır. Sporcular bir buz pateni ekibini teşkil edecek, puk denilen yassı lastik levha şeklinde olan (topu) parçayı 1.83 x 1.22 m ebâdında kalelere sokmaya çalışırlar. Buz hokeyinde sık sık oyuncu değiştirilmektedir. Bu da müsâbakaların hareketli ve tehlikeli olmasındandır. Bilhassa buz hokeyi, tehlikesinden dolayı oyuncuların formalarının görünüşü de ilgi çekicidir. Kaleciler miğfer bile giyerler. Özellikle profesyonel hokey oyuncuları, müsâbakalarda tehlikeli çarpmalardan korunabilmeleri için, içi bez veya benzeri şeylerle doldurulmuş dizlik ve eldiven de kullanırlar. Hokeyde topa yalnız sopa ile vurulur. Top havada iken elle durdurulur. Bunun içini hokey sopaları omuz hizâsından yukarı kaldırılmaz. Omuz hizâsından yukarı kaldırılan hokey sopaları tehlikeli kabul edilir. |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Çarş. 19 Mayıs - 19:04 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =)19 Mayıs ******'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı" Ortaya Çıkışı ve İsim Değişikliği******'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı, her yıl 19 Mayıs tarihinde kutlanan, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ulusal bayramıdır. 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal ****** Bandırma Vapuru ile Samsun'a çıkmıştır ve bu gün Kurtuluş Savaşı'nın başladığı gün kabul edilir. ****** bu bayramı Türk gençliğine armağan etmiştir. Tarihçe 20 Haziran 1938 tarihli kanunla "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kutlanan bu ulusal bayramın adı 12 Eylül Darbesinden sonra "******'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı" olarak değiştirildi. Kutlamalar Her yıl 19 Mayıs günü Gençlik ve Spor Bayramı Türkiye'nin dört bir yanında spor gösterileri ve törenlerle kutlanır. Üzerinde "Gençlikten ****** Sevgisiyle Cumhurbaşkanına" yazan ve "Sevgi Bayrağı" olarak adlandırılan dev bir bayrak Kurtuluş Yolu'ndaki Tütün İskelesi'nden karaya çıkarılarak Samsun valisine verilir. Daha sonra bayrak, Cumhurbaşkanına sunulmak üzere genç atletlere teslim edilir. Samsun'dan yola çıkarılarak Amasya, Tokat, Sivas, Erzincan, Erzurum, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir ve Kırıkkale'den sonra, 19 Mayıs törenlerinde, Ankara'da Cumhurbaşkanına sunulur. Not: Uyarıyı yapmamıza gerek yok fakat yinede yapalım. En ufak bir şekilde siyasi mesaj içeren gönderiler silinip yorumu atan kişi sayfadan banlacaktır. |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Cuma 21 Mayıs - 7:53 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =)
İkonoskop Nedir? Nasıl Çalışır?elevizyon kameralarında görüntüleri almak için kullanılan flüoresan ekranı yerine fotoelektrik mozaik yerleştirilmiş katot ışınları tüpü. Fotoğrafı çekilecek cismin, küçük boyda görüntüsünü veren ıraksak mercekli cihaz şeklinde de târif etmek mümkündür. İlk defa 1934 yılında V.K. Zworky bir ikonoskop yaptı. Bu ikonoskop, fotoverici lâmbalar bulunan bir mozaikle, bir elektron tabancasından meydana gelen havası alınmış lâmbadan ibaretti. Elektron tabancası, aynen katot ışınları tüpünde olduğu gibi bir anot, bir katot ve bir de Wehnelt borusundan meydana gelir. Mozaik, arka tarafı metal sırla kaplanmış bir levhâdır. Bu levhânın yüzünde çok sayıda gümüş damlacıklar bulunur. Bu damlacıklar sezyum oksitle kaplanarak fotoverici hâle gelirler. Ön yüzdeki her bir damlacık, arkadaki metal kaplama ve aradaki mika ve küçük kondansatör meydana getirir. Metal kaplı levha 9x12 cm ebatında 100 milyon adet civârında damlacık ihtivâ eder. İkonoskopun çalışması: Televizyona aktarılacak görüntü, bir fotoğraf objektifi yardımıyla mozaik üzerine düşürülür. Mozaik üzerindeki her damlacık, görüntü noktasının aydınlanma şiddetiyle doğru orantılı olarak elektron neşreder. Her damlacık pozitif elektrikle yüklenirken arkasındaki mâdenî levha da etkiyle negatif olarak elektriklenir. Hâsıl olan bu kondansatörlerin elektrik yükleri ve potansiyelleri farklıdır. Elektron tabancasından çıkan elektron demeti damlacıklara çarparak onun pozitif yükünü nötrleştiren bir komütatör rolü oynar. Bu esnada değişen bir potansiyel farkı elde edilir. Bu değişen potansiyel farkı bir amplifikatörün ızgarasına tatbik edilerek, görüntü taşıyıcı dalgaların modülasyonunu yapacak elektrikî akıma dönüştürülür. |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) C.tesi 22 Mayıs - 19:44 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =)
Biberden Ağzımız Yandığında Su İçmek Neden İşe Yaramaz?Yağ ve su kesinlikle birbirlerine karışmaz. Biberlerin yakıcılık veren maddesi yağlı olduğu için, ne kadar su içerseniz için onunla birleşmez. En iyi metot ekmek yemektir. Ekmek bu yağı emer ver mideye taşır. Bir diğer etkili yol da süt içmektir. Sütün içinde ki kazein maddesi bir deterjan görevini üstlenir ve biberin yağıyla karışarak ağızı temizler. |
|
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 2899
Nerden : Hatay
Yaş : 44
Kayıt tarihi : 19/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Paz 23 Mayıs - 5:28 | |
| Faydalı bilgi |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Paz 23 Mayıs - 5:50 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =) Göz Dalması Nasıl Oluşur?Görüntünün, her iki gözün beyne ilettiği görüntü bilgilerinin birlikte değerlendirilmesi sonucu oluştuğunu biliyoruz. Bu değerlendirmede, görüntüler aynı zamanda birbiriyle karşılaştırılır. Bunun olabilmesi için de, iki gözün optik eksenlerinin de, bakılan cisme doğru yöneltilmesi gerekir. Göz refleksi, normalde görüşü kendiliğinden cisim üzerine kilitler. Bu kilitlemeyi bazen bilinçli veya yarı-bilinçli olarak da yapabiliriz. Göz dalması, gözlerimizi çok uzaktaki bir noktaya bakıyormuş gibi yarı bilinçli olarak ayarlamamız sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. Bu durumda, farkında olmadan baktığımız noktanın iki farklı ve ayrık görüntüsü oluşur. Görüntülerin ayrık olması nedeniyle de görüntü net değildir ve uzaklık belirsizdir. |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Paz 23 Mayıs - 20:50 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =)Kuşlar Uyurken Neden Ayaklarını Yukarı Çekerler?Bazı kuşların uyurken bir bacaklarını gövdelerine doğru çekmelerinin nedeni bu hareketin kuşun vücudundan ısı kaybını önlemesi olarak açıklayabiliriz. Kuşların bacakları üzerinde tüyler bulunmadığı için bu açık bölgelerden ısı kaybı oldukça yüksek olabiliyor. Zaten dikkat edilirse kuşların uyuma sırasında vücut yüzeylerini olabildiğince küçültecek bir şekil aldıklarını, örneğin bacaklarını gövdeye doğru çekmenin yanı sıra başlarını da iyice gövdelerine gömdüklerini gözlemleyebiliriz. |
|
| |
Ghia Mesaj Sayısı : 529
Nerden : Moskova
Yaş : 41
Kayıt tarihi : 11/04/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Paz 23 Mayıs - 21:22 | |
| - uA_Y_C_A demiş ki:
- Hergün 1 Yeni bilgi =)
Biberden Ağzımız Yandığında Su İçmek Neden İşe Yaramaz?
Yağ ve su kesinlikle birbirlerine karışmaz. Biberlerin yakıcılık veren maddesi yağlı olduğu için, ne kadar su içerseniz için onunla birleşmez. En iyi metot ekmek yemektir. Ekmek bu yağı emer ver mideye taşır.
Bir diğer etkili yol da süt içmektir. Sütün içinde ki kazein maddesi bir deterjan görevini üstlenir ve biberin yağıyla karışarak ağızı temizler.
http://sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash1/hs557.ash1/32483_402596127146_235619052146_4124788_4336742_n.jpg Ekmek ve sutu biliyordum ama yakiciligi yagin verdigini ve bu sekilde bi mantikli aciklamasini bilmiyordum. Tesekkurer bilim insani A_Y_C_A |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Ptsi 24 Mayıs - 18:01 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =) Kürar Nedir? Etkileri Nelerdir?Kürar Amazon bölgesi ve Guyana dolayı yerlilerinin eskiden beri ok zehiri olarak kullandıkları çizgili kasları felç eden bitkisel kaynaklı bir karışım. Strychnos ve Chondrodendron grubu bitkilerin çeşitli türlerinden elde edilir. Chondrodendron türlerinden elde edilen kürarın en önemli alkaloidi D-Tübokürarin’dir. Kürar, Avrupa’ya on altıncı yüzyılda girmiştir. On dokuzuncu yüzyıl ortalarında Claude Bernard tarafından kurbağalar üzerinde ilmi olarak denenmiş ve direk kası etkilemediği, sadece sinir uyarılarının sinirkas kavşağında kasa geçmesini önlediği anlaşılmıştır. Kısmen saflaştırılmış kürar, yakın zamana kadar kliniklerde kullanılırdı. Bugün ise adi kürar yerine D-Tübokürarin kullanılır. Damar yoluyla verildiğinde tesiri hemen başlar ve çizgili kaslarda öncelikle göz, orta kulak, yüz, çene, yutak kasları ve parmak kasları olmak üzere güçsüzlük veya gevşek bir felç meydana gelir. İlaç düşük dozda verildiğinde felç bu kaslarda sınırlı kalır. Yüksek dozlarda ise solunum kasları da etkilenir ve solunum durur. İlaç, sadece sun’i solunum imkanlarının bulunduğu şartlarda özelikle ameliyatlarda tam kas gevşemesi gerektiren hallerde kullanılır. |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Salı 25 Mayıs - 17:34 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =) Sabanın Bulunuşu ve Tarihi GelişimiM.Ö. 5 ve 6. yüzyıllara uzanıldığında sabanın en eski çeşitlerine Mezopotamya’da rastlarız. İlk sabanlar taş veya ağaçtan yapılmış olup, itmek veya çekmekle insanlar tarafından kullanılırdı. Eski Mısırlılar bu durumu biraz daha geliştirdiler. Esirleri, sabana benzer âletlerin önüne geçirerek çektirirler ve toprağı sürdürürlerdi. Daha sonraki yıllarda hayvanlara bağlanarak çekilen sabanlar yapıldı. Bu ilerleme ve gelişme içerisinde Eski Romalılar da toprağı süren kısmı, bıçağı demirden olan saban yapmayı başardılar. Daha önceki asırlarda, Asya’da istifâde edilen sabanların, târihi kaynaklarda, 6 ve 7. yüzyıllarda Orta Avrupa’da kullanılmaya başlanıldığı yazılmaktadır. Târih çağları içinde saban, değişik şekiller aldı. Toprağı daha derin sürmek ve altını üstüne iyice çevirebilmek için değişik usuller kullanıldı. Sürülen ve altı üstüne getirilen toprağın daha verimli olduğu görülünce büyük ve gövdesi geniş, uç kısmı ince sabanlar yapılmaya başlandı. Son yüzyıllarda bütün aksamı demir olan ve pulluk ismi verilen âlet yapıldı. Pulluk; bir demir okun etrafında sağa sola rahatlıkla dönebilen uçları keskin iki kanattan meydana gelmektedir. İlk önceleri hayvanlar yardımıyla kullanılan bu âlet, günümüzde traktörlerle çekilmeye başlanmıştır. Pulluklar toprağın derinliğine ve genişliğine göre ayarlanabilen modern sabanlardır. |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Çarş. 26 Mayıs - 13:27 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =)
Kar Neden Beyazdır?
Bir elma kırmızı görünür, çünkü elma yüzeyi ışıktaki renklerin çoğunu yutar ve sadece kırmızı ışık gözümüze yansıyınca elma yüzeyini kırmızı olarak görürüz. Benzer şekilde, bir kar kristalinin üzerine güneş ışığı düştüğünde güneş ışığı kar kristali tarafından bir kaç kez saçılır. Işığın hiçbir kısmı diğerine nazaran daha fazla yutulmaz, ve saçılmaz. Böylece, ışıktaki tüm renkler eşit olarak geri yansıtıldığından karın rengi güneş ışığı gibi beyaz olarak görülür. |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Perş. 27 Mayıs - 17:13 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =)İçten Yanmalı Motor Nedir?İçten yanmalı motorlar, yakıtın motor içinde yanma odası adı verilen sınırlanmış bir alan içinde yakılması ile enerji elde edilen motorlardır. Bu motorlara bu ismin verilmesinin sebebi , bu motorlardan önceki motorlarda yani dıştan yanmalı motorlarda (örneğin; buhar makinesi, Stirling motoru) yakıtın motor dışında bulunan başka bir ortamda yakılması ile enerji elde edilmesidir. Buhar makinelerinde yakıtın motorun dışında bir bölümde yakılması ile elde edilen ısı enerjisi suyun buharlaştırılmasında kullanılıyordu. Buhar basıncı ile hareket ettirilen pistonlardan da mekanik enerji elde ediliyordu. İçten yanmalı motorlarda yanma odasının motorun içine taşınmasıyla birlikte oldukça kompakt motorlar üretilebilmiştir ve otomobillerin oluşması sağlanmıştır. Yakıtların yanması ile oluşan ısı enerjisini mekanik enerjiye çeviren makinelere motor denir. Sitemiz için hafif bilgi olabilür |
|
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 5163
Nerden : Kayseri
Yaş : 43
Kayıt tarihi : 24/04/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Perş. 27 Mayıs - 19:58 | |
| Olsun bilgi bilgidir. |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Cuma 28 Mayıs - 17:31 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =)
Grizu Nedir? Nelerden Oluşur? Nasıl Ve Neden Patlar?Maden ocaklarının galerilerinde bulunabilen ve belirli konsantrasyonlara eriştiğinde patlayıcı hale gelebilen, zehirli bir gaz. Grizu, başka bir deyişle metan-hava karışımı olarak da adlandırılabilinir. %5 - %15 arası metan ile havanın birleşmesinden oluşan bu karışım, 650'C de 2 fazlı bir yanma gerçekleştirir. Bu karışım önce ani şekilde genleşir, daha sonra patlama merkezine doğru çok büyük bir kuvvetle gazı sıkıştırır. Grizu patlaması tahrip gücüne ve yıkım etkisine sahip bir patlamadır. Kömür madenlerinin kabusu olan grizu, ülkemizde de sık sık görülmektedir. Özellikle yaşlı kömür damarlarında grizu riski yüksektir. Yasalar doğrultusunda, metan'in havada bulunma oranı, hacimce %1'dir. Bu seviyeye ulaşıldığında acilen önlem alınması gerekmektedir. Eğer %1 üzerine çıkarsa bu karışım, maden ocaği acilen boşaltılmalıdır. Ocak derinliği, eğimi, üretim yöntemi, fay ve çatlak yapılar grizu riskini değiştiren faktörlerdir. Metalin metale sürtmesi, ocakta her hangi bir ateş parçası veya kullanılan çelik ekipmanların ısınması sonucu patlama oluşabilir. |
|
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 2899
Nerden : Hatay
Yaş : 44
Kayıt tarihi : 19/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Cuma 28 Mayıs - 18:29 | |
| |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Paz 30 Mayıs - 15:25 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =)İstanbul'un Fethi - 29 Mayıs 1453İstanbul'un Fethi, Konstantinopolis'in Fethi, Konstantinopolis'in Düşüşü, II. Mehmet komutasındaki Osmanlı İmparatorluğu'nun Bizans'ın başkenti Konstantinopolis'i kuşatmasının ardından gerçekleşmiş bir fetihtir. Bizans İmparatorluğu ordusunun başında bulunan isim ise XI. Konstantin Palaiologos idi. Kuşatma Osmanlı'nın kesin zaferiyle son bulmuş ve Jülyen takvimine göre 5 Nisan 1453 tarihinden 29 Mayıs 1453'e kadar sürmüştür. Bu Fetih önceden yaklaşık 1000 yıllık Bizans İmparatorluğu'nun siyasal bağımsızlığının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Fatih Sultan Mehmed Osmanlı tahtına geçmesinin ardından İstanbul'a ve Çanakkale Boğazı çevresindeki Bizans kalelerine sürekli baskı yapmıştır. 5 Nisan'da İstanbul'un fetih harekatını başlatmak üzere sayısı 80,000 ile 200,000 arası değişen bir orduyla İstanbul'a hareket etmiştir. Şehir 2,000'i yabancı olmak üzere toplamda 7,000 kişilik bir orduyla savunulmuştur. Kuşatma bir kısım Osmanlı kuvvetlerinin çevrede kalan Bizans kalelerini ele geçirirken ağır Osmanlı toplarının da İstanbul surlarına ateş etmesiyle başlamıştır. Bizans'ın Haliç'e zincir germesiyle Osmanlılar başta şehre girememişler bu yüzden şehri tamamen abluka altına almaya çalışmışlardır ayrıca şehre Fatih Sultan Mehmet'in bizzat gözleri önünde Avrupa'dan yardım gemileri gelmiştir. Fatih bu olaya sinirlenerek atını denize sürmüştür. Fatih bunların üzerine gemileri Haliç'e karadan yağlı kazıkların üzerinde yürütmüştür ve Bizans Osmanlı gemilerini yanan gemileriyle yok etmeye çalışsa da başarılı olamamıştır. Osmanlı ordusunun surlara ilk saldırıları Bizanslılara ağır kayıplar verdirmiştir ve Osmanlılar surların altına kazdığı lağımlar Bizanslılar tarafından yok edilmiş böylece Osmanlılar bu plandan vazgeçmişlerdir. Birkaç gün sonra Bizans, Venedik'ten yardım gemilerinn gelmeyeceğini haber almıştır. 29 Mayıs Gecesi Osmanlı ordusu surlara taarruz etmiştir. İlk düzensiz saldırılar püskürtülmüştür. Anadolu'dan oluşturulan birliklerle yapılan ikinci Osmanlı saldırısıyla surların Eyüp bölümüne yarıklar açmaya çalışılmıştır. Bizans'ın savunma askerleri Anadolu akıncılarını geri püskürtmüştür ve Fatih Sultan Mehmet'in seçkin Yeniçeriler'ine karşı direnmeye çalışmışlardır. Savaş sırasında, Ceneviz Komutanı Giovanni Giustiniani fena biçimde yaralanmış ve adamlarıyla birlikte gemilerine doğru geri çekilmişlerdir. |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Paz 30 Mayıs - 21:04 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =)Vitiligo Nedir?Vitiligo dış derinin renk kaybına uğramasıyla oluşan beyaz plaklarla seyreden bir deri hastalığıdır. Vitiligo'da bağışıklık sistemimiz yanlış programlanarak ciltte bulunan dost melanosit yani cilde renk veren hücreleri ortadan kaldırır. Hastalıklı bölgelerde cilde rengini veren melanositlerdeki rahatsızlık nedeniyle tüyler ve kıllardada beyazlık görülür. Beyaz renge dönüşen bölgeler çeşitli büyüklüklerde olabilir. Kimi zaman görünmeyecek kadar küçük olan bu bölgeler, kimi zaman çok daha büyük boyutlara ulaşabilir ve hatta derinin büyük bir bölümünü etkilemiş olabilir. Sıklıkla vücudun yüz, dudak, boyun, göğüs, penis, diz, dirsek ve el ve kol bölgelerinde görülür. Hastalık sonucu oluşan bu beyaz bölgeler güneş sonucu oluşan ultraviyole ışınına karşı diğer bölgelerden daha hassas olurlar. Hastalıklı kişilerde güneş yanıklarından, veya alınabilecek herhangi bir darbelerden sonra yeni vitiligo bölgeleri oluşabilir. Vitiligo hastalığı birçok hastalıklarla (tiroid, kansızlık vs.) beraber aynı anda kişilerde görülebilinir. Vitiligo'da hastalıklı bölgeler güneşin etkisiyle çevredeki sağlıklı renk melanosit hücreleri bronzlaşınca ortaya çıkar. Yani güneş vitiligoya neden olmaz sadece belirgin hale gelmesini sağlar. Toplumda görülme sıklığı %1 ile %4 arasındadır. Vücutta oluşan her beyaz leke kişinin vitiligo hastalığına yakalandığı anlamına gelmez. Bu ayrımın yapılabilmesi için hastalıkla ilgili bir uzman doktor muayenesi şarttır. Birçok farklı rahatsızlığa bağlı lekeler vitiligo hastalığı sonucu oluşan lekeler ile karışabilir. Bu hastalık, otoimmun kökenli olup hastanın vücudundaki renk oluşumunu sağlayan hücrelere melanosit karşı hastanın vücudundaki bağışıklık sistemi hücrelerinin saldırısı ile başlar. |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Ptsi 31 Mayıs - 16:51 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =) Hümanizm Nedir?!
Çağlara göre farklı anlamlar yüklenen hümanizm terimi etimolojik kökeninde (humanitas) insan doğasına ilişkin özellikler bütününü ifade ederken rönesansta insan sevgisi (fılantropi) ardından insanlığını Antikitede bulan okumuş / aydın insanın durumu ve XVII. yy.dan sonra tüm insanlar anlamıyla öne çıkmış; XIX. yy.da ise hümanizm olarak şekillenerek belirli bir teori bir anlayış ifadesine dönüşmüştür (G. Roche 2002). 1874 tarihli Littrd sözlüğünde 'bir kişinin gelişmesini amaç edinen doktrin' olarak tanımlanmaktadır. Bu anlamda hümanistler daima insanın gelişmesi mükemmelleşmesi özerk ve özgür düşünceli olması peşinde koşmuşlardır. Ve bunun yolunu Antikitenin değerlerine dönüşte görmüşlerdir. |
|
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 5163
Nerden : Kayseri
Yaş : 43
Kayıt tarihi : 24/04/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Ptsi 31 Mayıs - 17:03 | |
| Bugün için çok anlamlı bi bilgi oldu Yakup. bence cuk oturdu. Bunu birde israile belletmek lazım. |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Ptsi 31 Mayıs - 17:06 | |
| |
|
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 2899
Nerden : Hatay
Yaş : 44
Kayıt tarihi : 19/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Salı 1 Haz. - 10:19 | |
| İsrailoğullarından nefret ediyorum. |
|
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 5163
Nerden : Kayseri
Yaş : 43
Kayıt tarihi : 24/04/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Salı 1 Haz. - 11:42 | |
| Aynen. |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Salı 1 Haz. - 12:04 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =) Japon Yapıştırıcılar Tüplerine Neden Yapışmazlar?Süper yapıştırıcıların polimerleşmesi için su veya hidrojen kaynaklı başka bir maddenin yarattığı neme ihtiyaç vardır. Süper yapıştırıcının yapı taşları olan cyanoakrilat molekülleri suyun varlığında uzun, güçlü zincirler oluştururlar ki bu polimerleşme işlemidir ve bu zincirlerle yüzeyleri birleştirirler. İşte bu nedenle süper yapıştırıcıların tüpleri hava almayacak şekilde üretilir. Tüpün içine hava kaçması halinde yapıştırıcı polimerleşir ve tüpüne yapışır. |
|
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 2899
Nerden : Hatay
Yaş : 44
Kayıt tarihi : 19/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Salı 1 Haz. - 14:07 | |
| Böyle bir soru şimdiye kadar hiç aklıma gelmemişti |
|
| |
|