|
|
Yazar | Mesaj |
---|
Moderatör Mesaj Sayısı : 5163
Nerden : Kayseri
Yaş : 43
Kayıt tarihi : 24/04/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Çarş. 12 Mayıs - 7:53 | |
| Sen yeni bi başlık aç Yakup. hergün yeni bir uzaylı diye. :kıhk |
|
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 2899
Nerden : Hatay
Yaş : 44
Kayıt tarihi : 19/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Çarş. 12 Mayıs - 7:58 | |
| Abonesi olurum |
|
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 5163
Nerden : Kayseri
Yaş : 43
Kayıt tarihi : 24/04/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Çarş. 12 Mayıs - 7:59 | |
| |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Çarş. 12 Mayıs - 8:01 | |
| |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Çarş. 12 Mayıs - 9:37 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =) Piktogram Nedir?Piktogram ya da piktograf bir eşyayı, bir objeyi, bir yeri, bir işleyişi, bir kavramı resmetme yoluyla temsil eden semboldür. Bu sembollere dayalı yazı sistemine "piktografi" denir. Piktografi; temsili ve grafiksel çizimler şeklinde kullanılan bir anlatım biçimidir. Bir başka deyişle, anlamlı işaretleri esas alan yazı sistemlerindeki işaretler olarak açıklanabilir. Piktografi temelde çivi yazısı gibi biraz uzam olan ve fonotik harfler veya belirleyici uyaklar kullanılarak oluşturulan bir sistemdir. Çivi yazısında ve hiyeroglifik yazılarda piktogramlar bulunur. Örneğin; Hitit ve Urartu yazı sistemleri piktografiktir. Erken yazılı semboller, resim-yazıları ve ideogramları temel almıştır. Bunlar M.Ö. 5000 civarlarında antik Çin kültüründe kullanılmıştır ve M.Ö. 2000 yılı civarında logografik yazım sistemi olarak geliştirilmeye başlanmıştır. Piktograflar günümüzde halen Afrika’daki, Amerika Kıtasındaki ve Okyanusya’daki gelişmemiş toplumlarda, yazılı iletişimde ana araç olarak kullanılmaktadır. Piktograflar çağdaş kültürler tarafından genellikle basit, resimsel, temsili semboller olarak kullanılmaktadır. Resim-yazılar genelde farklı ağızlar veya farklı dil ailelerine mensup dilleri konuşan insanların anlayabileceği üstün bir dildir. Bu nedenle trafik işaretleri ve benzer piktografik materyaller genellikle maksimum anlaşılabilirlik bakımından, global standartlar olarak kabul edilirler.
En son uA_Y_C_A tarafından Perş. 13 Mayıs - 22:10 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Perş. 13 Mayıs - 22:10 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =) Uyuzböceği ve Zararları
Örümceğimsigiller sınıfının keneler (Acarina) takımından küçük bir eklembacaklı. Büyüteçle ancak görülebilir. Beyaz vücûdunun sırt bölgesinde, sivri uçlu dikenler bulunur. Dişisi, insanların üst derilerinde bir cm uzunluğunda galeriler açar ve burada yumurtlar. Uyuz hastalığına sebep olur. Bu hastalıkta dayanılmaz kaşıntılar olur. Çoğunlukla el parmakları arasında, dirseklerde, diz kapaklarında, boyunda ve omuzda yerleşmeyi sever. Bir hafta içinde yumurtadan çıkan yavrular dişinin sebep olduğu kaşıntıları arttırırlar. Uyuzböceğinin normalde ömrü dört hafta kadardır. |
|
| |
Ghia Mesaj Sayısı : 529
Nerden : Moskova
Yaş : 41
Kayıt tarihi : 11/04/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Cuma 14 Mayıs - 7:32 | |
| Uyuz etmeyin adami kardesim |
|
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 4642
Nerden : Akçay
Yaş : 45
Kayıt tarihi : 22/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Cuma 14 Mayıs - 7:36 | |
| Evet ya zaten sağım solum kaşınıyor sürekli ellerimi yıkamaktan mantar kaptım gene galiba!! |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Cuma 14 Mayıs - 19:35 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =) Taşikardi Nedir? Taşikardi İle Kalp Çarpıntısının Farkı Nedir?Taşikardi kalbin atım sayısının artarak, normal değerlerin üzerine çıkması haline verilen ad. Kalbin hızı, bir dakika içindeki atım sayısıyla belirlenmektedir. Bu hızın normal değerleri, yaşa bağlı olarak değişmektedir. Yeni doğan bir çocuk için bu değerler 100 ile 140; yetişkinlerdeki normal değerlerse 60 ile 100 arasındadır. Kalbin atım sayısının 60'ın altında olmasına bradikardi, 100'ün üstünde atmasına ise taşikardi denilmektedir. Devamlı spor yapanlar için kalbin normal atım sayısının alt sınırı dakikada 50'ye kadar inebilir. Bir de çarpıntı (tıp dilindeki ismi palpitasyon) terimi vardır ki bunu taşikard terimiyle karıştırmamalıdır. Çarpıntı, kalp atışlarının hastanın kendisi tarafından hissedilmesi demektir. Çarpıntı sırasında kalbin atma sayısı düşük, normal veya fazla olabilir. Taşikardisi olan kişiler genellikle çarpıntıdan da şikayet ederler. Yani her taşikardiye çarpıntı, her çarpıntıya taşikardi eşlik etmeyebilir. Bazan, kalbin anormal atımları, terleme hissi veya çarpıntı şeklinde tarif edilebilir. |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) C.tesi 15 Mayıs - 18:37 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =) Doppler EtkisiDoppler etkisi (veya Doppler olayı), adını ünlü bilim insanı ve matematikçi Christian Andreas Doppler'den almakta olup, kısaca dalga özelliği gösteren herhangi bir fiziksel varlığın frekans ve dalga boyu'nun hareketli (yakınlaşan veya uzaklaşan) bir gözlemci tarafından farklı zaman ve/veya konumlarda farklı algılanması olayıdır. Herhangi bir A konumundan B konumuna gitmek için fiziksel bir dalga ortamı'na ihtiyaç duyan dalgalar (örn. ses dalgaları veya su dalgaları) için Doppler Etkisi hesaplamaları yapılırken, dalga kaynağı ve gözlemcinin birbirine gore konum, yön ve hızlarının yanında dalganın içinde veya üzerinde hareket ettiği dalga orta yapısı (yoğunluk, hacim, iletkenlik katsayısı, kimyasal özellikleri, vb.) dikkate alınmak zorundadır. Eğer söz konusu dalga herhangi bir A konumundan B konumuna gitmek için fiziksel bir dalga ortamına ihtiyaç duymuyor ise (örn. ışık, radyo dalgaları veya radyasyon), Doppler Etkisi hesaplamalarında sadece dalga kaynağının ve gözlemcinin birbirine göre birim zamandaki konumlarının değerlendirilmesi yeterlidir. Tarihçe Doppler etkisi ilk olarak 1842 yılında Avusturyalı bilim insani Christian Andreas Doppler tarafından (Über das farbige Licht der Doppelsterne und einige andere Gestirne des Himmels söylemi ile) matematiksel bir hipotez olarak ortaya atılmıştır. 1845 yılında Hollanda'lı fizikçi Christophorus Ballot tarafından ses dalgaları kullanılarak test edilmiş ve "ses kaynagi kendisine yakınlaşırken duyduğu frekansın yükseldiğini, uzaklaşırken ise düştüğünü ispatladığını" söylemesi ile resmen onaylanmıştır. Aynı etki Ballot veya Doppler'dan bağımsız olarak 1848 yılında Fransız fizikçi Hippolyte Fizeau tarafından elektromanyetik dalgalar üzerinde de keşfedilmiştir. Bu yüzden nadiren de olsa bazı bilim çevrelerince Doppler-Fizeau etkisi olarak da bilinir. |
|
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 2899
Nerden : Hatay
Yaş : 44
Kayıt tarihi : 19/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Paz 16 Mayıs - 10:30 | |
| Taktın sende kafayı Tababet ilmine. |
|
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 4642
Nerden : Akçay
Yaş : 45
Kayıt tarihi : 22/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Paz 16 Mayıs - 11:04 | |
| Daha bi gündelik bilgiler edinsek değil mi? :ahah: |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Paz 16 Mayıs - 11:32 | |
| |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Paz 16 Mayıs - 15:44 | |
| Hergün 1 Yeni bilgi =)
Kekemelikle Beyindeki Konuşma Merkezi Arasında Bir İlişki Varmı? Varsa Nasıl Bir İlişki Var?
Yapılan son araştırmalar öyle gösteriyor ki, kekeme bir yetişkin ile sağlıklı kontrol grupları arasında yalnızca konuşurken değil, dil üzerine düşünürken bile beynin bilgi işleme işlevlerinde bir takım farklılıklar gözlemleniyor. Örneğin, katılımcılara dille ilgili karmaşık testler verildiğinde kekeme yetişkinlerin tepki süresi daha uzun ölçümleniyor. Bunun yanı sıra, kekemelerin bazı beyin bölgeleri dille ilgili herhangi bir işle uğraşıyorken sağlıklı bireylerle karşılaştırıldığında daha fazla aktive oluyor. Biliyoruz ki konuşma becerileri genellikle beynin sol yarım küresinde işlemleniyor. Ancak kekeme bireylerde, konuşma sırasında normalin çok üstünde sağ beyin bölgesi aktivasyonu da gözlemleniyor. Kekemeliğe dair bir diğer ilginç bulguysa, bu bireylerin dopamin düzeylerinin de normal seviyenin üzerinde seyrediyor olması. Normal bir konuşma mekanizmasına göz atacak olursak:
Hava, bir takım doku bantlarından geçerek ses tellerine vuruyor. Bu sırada titreşerek ses oluşturuyorlar. Damak, dil, çene ve dudaklarsa sesi modifiye ederek konuşmamızı sağlıyorlar. Kendi konuştuklarımızı duyuyor olmamız, duyu yoluyla beyne geri bildirim veriyor ve bir takım kas hareketleri buna göre ayarlanıyor. Kekemelerdeyse beyindeki Perisylvian bölgesinde bir takım değişiklikler gözlemleniyor. Bu bölge, konuşmada önemli rol üstlenen Wernicke bölgesini de kapsıyor. Wernicke bölgesi, konuşulanların anlaşılması ve anlamlı konuşma üretiminden sorumlu beyin bölgesi. Kekeme bireylerde bu bölgenin daha büyük olduğunu gözlemliyoruz. Araştırmacılar, bu ve buna benzer anatomik değişikliklerin kekemelerde hücreler arası ağlarda normal duruma göre farklılık yaratarak konuşma ve dili bozduğunu düşünüyor.
En son uA_Y_C_A tarafından Paz 16 Mayıs - 16:07 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi |
|
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 2899
Nerden : Hatay
Yaş : 44
Kayıt tarihi : 19/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Paz 16 Mayıs - 15:55 | |
| Sen gel yol yakınken Tıbbiye ye gir yakupçum.. Anca arlanırsın sen.. |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| |
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 2899
Nerden : Hatay
Yaş : 44
Kayıt tarihi : 19/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Paz 16 Mayıs - 16:10 | |
| Yimezleeer! TUS gibi bir başbelası sınavı geçmelisin,hemde zirveye oynamak kaydıyla.. |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| |
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 4642
Nerden : Akçay
Yaş : 45
Kayıt tarihi : 22/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Paz 16 Mayıs - 16:29 | |
| Doktorluk kazanılması,okuması ve TUS açısından zordur, ayrıca hayatınızın geri kalanında da ağır sorumluluk gerektiren zor bir meslektir, aynı zamanda insanlık adına en yüce mesleklerden biri |
|
| |
Yönetim Mesaj Sayısı : 9260
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 18/02/10
| |
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 4642
Nerden : Akçay
Yaş : 45
Kayıt tarihi : 22/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Paz 16 Mayıs - 16:44 | |
| e herhalde canım çoğu zaman bir meslek diğerine muhtaçtır,zaten doktorluk ve avukatlık benim harcım değil. Ya subay ya mühendislik, ikisi arasından mühendislik. |
|
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 2899
Nerden : Hatay
Yaş : 44
Kayıt tarihi : 19/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Ptsi 17 Mayıs - 5:13 | |
| iyi ki subay olmamışsın! Alt-Üst hiyerarşisi çok zor bea.. Bana göre değil... Ama bir ömür boyu asteğmenlik yapabilirdim |
|
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 5163
Nerden : Kayseri
Yaş : 43
Kayıt tarihi : 24/04/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Ptsi 17 Mayıs - 9:13 | |
| bence en iyisi hürgenerallik askerde. meslek olarakda spor yazarı olmayı çok isterdim. |
|
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 2899
Nerden : Hatay
Yaş : 44
Kayıt tarihi : 19/02/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Ptsi 17 Mayıs - 12:52 | |
| O nasıl bir meslektir yaw,cillop gibi.."spor yorumcusu" Bende acayip yorumlar yaparım beni de almazlar mı ki?! |
|
| |
Moderatör Mesaj Sayısı : 5163
Nerden : Kayseri
Yaş : 43
Kayıt tarihi : 24/04/10
| Konu: Geri: Hergün 1 Yeni bilgi :) Ptsi 17 Mayıs - 15:13 | |
| Seni beni almayacaklarda kimi alacaklar kardeşim. ekranda, gazetede ve nette yorumcuyum diye geçinen denyoları görüyoruz. onlardan daha iyi yaparız inan. Benim görüşüm. Türkiyede adam gibi yorum yapan 3-5 kişi sayabiliriz. Aklıma gelenler; Rıdvan, Mehmet demirkol, Uğur meleke gibi kişiler. |
|
| |
|